Peri ve Kuzgun 49. Bölüm



Bölüm 49 : İki Kelime

Genç adamın gözleri biraz ileride kendince eğlenen gençlere kaydı. Dört kişilik bir grup kendinden geçmiş gibi mutlulukla bir şeyler çalıyor ve söylüyorlardı. Onların önünde çiftler birbirlerine sarılmış bir şekilde dans ediyordu. Devrim elini çekiştiren kadına baktı ve onun gözlerindeki parıltıyı görünce dayanamadı. 

Başını onaylar bir biçimde salladı. Bazen çok zorlandığını hissediyordu, Gamze bazen onu çok zorluyordu ama Devrim direnmediği zaman üstesinden gelebiliyordu. Derin, çok derin bir nefes alıyordu her defasında. Sonra kendisini ona teslim ediyordu.

Gamze elini sıkı sıkı tutup yürümeye başladığında mecburen ona eşlik etti. Küçücük bir kadının onu hiç tanımadığı, bilmediği bir ortama çekiyor olması nedense sorun değildi, tek sorun sadece o ortamları bilmiyor oluşuydu. Bu duruma şiddetle direnç gösteren biri olmasına rağmen kolaylıkla uyum sağlayabiliyor oluşu şaşırtıcıydı.

Peri ona ne yapıyordu? 

Parmaklarına sarılan eli soğuktu. Devrim kendi elinin içinde kaybolan eli sıkı sıkı kavradı ve Gamze'yi durdurdu. Gamze şaşkınlıkla dönüp ona baktığında Devrim öne geçerek yeniden yürümeye başladı. 

Gamze'nin ne tepki verdiğini görmek için omuzunun üzerinden arkasına baktı. Genç kadın mutluluktan sırıtıyordu. Onu güldürdüğünü bilmek Devrim'in içini rahatlatıyordu. Kalbinin kasları gevşiyordu. Sıcacık bir akşam esintisi ruhunu sarmış, kalbindeki sızılar buz gibi suya değmiş gibi hissediyordu. Acı bir anlığına yok oluyordu.

"Tam bir alfa erkeğisin değil mi?" dediğini duydu onun.

"Efendim?"

Küçük eli, kendi elini sıktı. "Yani sözünün dinlenmesini istiyorsun, her şeyde sen önde olmak istiyorsun, her şey senin istediğin gibi olsun istiyorsun.."

Devrim kaşlarını çattı. Gamze'nin ses tonu neşeliydi, ona takıldığı belliydi ama yine de... "Öyle miyim?" diye sormaktan kendini alamadı. Kabul edemeyeceği bazı şeyler vardı evet fakat asla üstünlük taslayan bir yapısı yoktu. Bugüne kadar kadınlarla arasında hep belirli bir mesafe olmuştu. Ve hiçbirini de aşağılayıcı bir tavır içinde olmamıştı.

"Hemen çatma kaşlarını, iyi bir şey söyledim." Gamze boştaki elini uzatıp alnına dokundu. Kaşlarına masaj yaptıktan sonra eli yanağına indi ve yanağını hafifçe sıkıp geri çekildi. Devrim öylece ona bakıyordu. Çoğu zaman ona ne söyleyeceğini bilemiyordu. Gamze ona özellikle yakın olduğu zamanlarda Devrim ne tepki vereceğini dahi bilmiyordu.

Birisiyle hiç bu kadar yakın olmamıştı. 

Kadınlar ömrü boyunca elbette ona yanaşmaya çalışmıştı ama hiçbiri Gamze değildi. Gamze... Gamze, Devrim'in kalbini gerçek anlamda söküp almış gibiydi. Aksi takdirde Devrim, kalbinin Gamze'nin ellerinde olduğunu düşünmez ve göğüs kafesindeki boşluğun neden oluştuğunu bilmezdi. 

İlk kez böyle bir şey yaşıyordu. 

Lisedeyken hoşlandığı kızlara karşı hissettiği duygulardan çok farklı bir duyguydu bu. Gamze'nin yüzüne her baktığında, sesini her duyduğunda kalbini sıkıştırmaya başlayan duygular, lisede hissettiği duygulardan çok farklıydı. Böyle olacağını tahmin bile edemezdi.

"Ne düşünüyorsun?" 

Gençlerin yanına varmak üzereydiler. Devrim başını iki yana sallayarak, "Hiç," diye mırıldandı. Onunla hissettiklerini ne zaman paylaşacağını bilemiyordu. Gamze ona her 'seni seviyorum' dediğinde onun da aynı şeyleri söylemesi için umutla bakıyordu. Ancak Devrim o iki kelimeyi söyleyemiyordu. Ne zaman söyleyecek olsa terliyor, kalbinde bir kargaşa meydana geliyordu.

O iki kelimenin taşıdığı anlamı unutalı o kadar çok zaman olmuştu ki. Üstelik o iki kelimeyi o kadar uzun zamandır kullanmıyordu ki, şimdi birden kullanmak ne kadar denese de yapamadığı bir şeydi.

Bir tarafı o iki kelimeyi söyleyemediği için suçluluk hissediyordu, bir tarafı ise kızgındı. Hiç ummadığı bir şey olmuş ve o iki kelimenin taşıdığı anlamı nihayet yaşayabilmişti. 

"Çok derin düşüncelere dalmış gibisin Kuzgun." Gamze'nin gülümsediğini duydu. Kendi dudakları da kıvrılır gibi oldu. Gülümsemeyi bile beceremiyordu ama Gamze bazen öyle tatlı oluyordu ki bazen içinden ona gülümsemek geliyordu ancak kendini son anda dizginliyordu.

Dans eden gençlerin arasına girdiler ve hafif bir ritimle akıp giden müziğin içinde karşılıklı durdular. İnsanların gözleri onlara çevrildi. Birbirine bu kadar yakışan bir çiftin gençlerin arasında dans edecek olması herkesin ilgisini çekmişti.

Genç adam, Gamze'nin elini tutarak onu kendisine çekti ve onun elini kendi omuzuna yerleştirdi. Diğer elini de avucunun içine aldı.

Hava buz gibiydi. 

Güçlü ancak sersemletmeyen bir rüzgar, hafif bir yağmur, korkularla dolu bir adam ve o korkuları yıkmak için cesaretli olan bir kadın, gecenin içine karışmaya hazırdı. 

Gamze ona yaslanıp utangaç bir gülümseme ile gözlerinin içine baktığında, bakışlarını kaçırmamak için kendisini zor tuttu. Çünkü Gamze içini görür gibi bakıyordu ona. Bu bakışlara uzun süre karşılık verebilecek durumda değildi. 

Kalbinde hiç bilmediği, hiç yaşamadığı, hiç tanık olmadığı bir şeyler oluyordu. 

"İnsanlar bize bakıyor,"  diye fısıldadı Peri'si ve ardından yüzünü saklamak ister gibi genç adamın göğsüne yaslandı. 

Devrim gümbür gümbür atan kalbinin sesini, şiddetini duyabiliyordu. Göğsüne yaslanan başın kime ait olduğunu bilen kalp, o kişiye karşı duygularını söylemek için haykırıyordu sanki. 

"Çok mutluyum."  Genç kadın elini onun omuzundan çekip beline dolayınca Devrim boğazını temizledi. Gamze onunla daha samimi olmak istiyordu. Bu işaretleri çoğu zaman alıyordu ondan ancak genç adam bekliyordu. Sadece bekliyordu. Biraz da bocalıyordu. Biraz da karışıktı sanki. 

Mesela şu an, o da elini onun omuzlarına dolamalı mıydı? Ya da yüzünü saçlarının arasına gömse ve o kokusunu içine çekse doğru olur muydu? Nasıl adım atacağını bile bilmiyordu. İçinden geldiği gibi davransa  doğru karşılanıp karşılanmayacağını tahmin edemiyordu. 

"Kaskatısın," diyen Gamze'nin neşeli sesine hayret etti. 

Ayrıca kaskatı kesildiğinden de bihaberdi. Kolunu onun omuzuna attı ve onu bedenine yasladı. Bütün vücudu müthiş bir dirençle sarsılıyordu ama kalbindeki sese de kulak vermezlik edemiyordu. 

"Rahatla, kendini bana bırak." Genç kadının eli sırtında rahatlatıcı bir şekilde dolaşmaya başlayınca Devrim yutkundu.

Bu akşam başlı başına onun için çok zor olmuştu. Ama onun heyecanının bulaşıcı olmasından dolayı da gerginliği biraz olsun azalmış gibiydi. Ablası elini tutup onun için bir şeyler söylerken o kadar zorlanmıştı ki başını kaldırıp hep Gamze'yi izlemişti. Onun gözlerinin içine bakamasa bile ona bakmak ruhuna iyi geliyordu.

Peri, bakılmaya değer nadide bir çiçek gibiydi. Onu kırmaya, soldurmaya, incitmeye çok korkuyordu. Onu nasıl mutlu edecekti?

"Her şey çok güzel." 

Devrim bir elini onun omuzundan çekip saçlarının arasına koydu ve boğuk bir sesle, "Evet." diye fısıldadı. Kalbi kısa bir an için atmayı bırakmış gibi hissediyordu. Nefesi daralıyordu ve en önemlisi Peri ona bu kadar yakınken düzgün düşünemiyordu bile. Ona ne yapıyordu? Neden onun yanındayken böyle oluyordu? 

Savunmasız. Gergin. Buruk bir sevinç ve duygu karmaşası içinde. 

Gamze onu görmek, onunla konuşmak için çırpınıyordu. Bunun olması iyi bir şeydi çünkü Devrim bu konuda ısrar edemeyeceğini hissediyordu. Gamze'nin atılgan taraf olması onun da işine geliyordu. Fakat...

Fakat ipleri eline alma zamanı gelmemiş miydi artık? Kollarının arasında duran şu güzel kadın ilgiyi, sevgiyi hak etmiyor muydu? Peki nasıl gösterecekti? Onu nasıl sevip sayacaktı? Hiçbir şey bilmiyordu ki...

Gamze başını göğsünden kaldırıp gözlerinin içine baktı. 

Devrim de bakışlarını onun güzel yüzüne çevirdi. Peri öyle güzel bakıyordu ki. Gözlerindeki ışıltıyı görmemek imkansızdı. Bütün kalbini, bütün benliğini genç adama açmıştı. Ona hayata tutunuyormuşçasına sımsıkı tutunuyordu. Küçük elleri belini sımsıkı kavramıştı. Devrim istese bile ondan artık kaçamazdı, ki istemiyordu da. 

Artık yepyeni bir yola girmişti, bunun farkındaydı. Ona her şeyi göze alarak gitmişti. Her şeyi göze alarak kendini teslim etmişti. Ona göre davranması gerektiğini biliyordu. Nasıl yapacağından ise bihaberdi.

"Şu an aklından neler geçtiğini bilmek isterdim." Gamze gülümsedi. 

Devrim onu da kendisiyle birlikte sürükleyerek dans eden üç çiftten uzağa götürdü ve yeniden ona sarıldı. Gamze biraz afallamış, heyecanlanmış görünüyordu. Yanakları da kızarmış gibiydi ya da soğuktan üşümüş de olabilirdi. 

Hafifçe dönmeye başladıklarında genç adam, "Seni düşünüyordum." diye mırıldandı ve hemen ardından boğazını temizledi. Hava soğuk olmasına rağmen sırtından başlayan bir sıcaklığın vücudunun her yerine yayıldığını hissediyordu. Gergindi.  Duygularını nasıl ifade edecekti?

Gamze kirpiklerini kırpıştırarak büyük bir mutlulukla, "Beni mi?" diye sordu. "Ne düşünüyordun peki benimle ilgili?"

Devrim hiç düşünmeden, "Ne kadar güzel olduğunu.." diye açıkladı. Sonra bakışlarını onun alnına dikti. 

Daha önce bir kadını öpmenin fikri bile ona itici gelirdi. Hiçbir zaman zevk peşinde birisi olmamıştı. Ancak Gamze'yi gördüğünde onu alnından öpmek geliyordu içinden. Şu an olduğu gibi o gözlerinin içine mutlulukla bakarken eğilip tenini dudaklarının altında hissetmek istiyordu. 

"Yaaaaa. Teşekkür ederim." Genç kadın utangaç bir gülümsemeyle yüzünü süzdü. "Sen de çok yakışıklısın."

"Sıradan bir yüz," diye itiraz etti Devrim.

"Aaaa! Olur mu? Çok yakışıklısın. Sende hiçbir şey sıradan olamaz."

Devrim gülümseyecek gibi oldu ancak kendini tuttu. "Sen öyle diyorsan Peri."

"Öyle diyorum." Genç kadın gülümsediği zaman yanaklarında küçük çukurlar oluşuyordu. İnsanın o çukurlara uzun uzun bakası geliyordu. Devrim dayanamayarak elini kaldırdı ve o gülümsemeye devam ederken bir parmağını yanağındaki çukura değdirdi. 

Gamze'nin gülümsemesi durdu ve nefes alış verişleri hızlanmaya başladı. Parmaklarının altındaki narin teni ısınıyor, kızarıyor ve o küçük gamzeler kayboluyordu. 

"Senin gibi bir kadın beni nasıl sevebilir?" diye mırıldandı. Buna bir türlü anlam veremiyordu. Gamze o kadar hayat dolu o kadar iyi bir insandı ki.

Perisi kaşlarını çattı. "Ne demek bu şimdi? Neden böyle söyledin?" 

Onu kızdırmıştı. 

"Sen o kadar...o kadar iyisin ki..ve ben-" Tıkanarak sustu ve bakışlarını kaçırdı. Nefes almasına engel olan bir şeyler vardı. Boğazındaki ve kalbindeki  düğüm onu zorluyordu. 

"Seni mükemmel yapan ne biliyor musun?" Gamze elini kaldırıp kalbinin üzerine koyunca Devrim irkildi. Sanki kalbine doğrudan dokunmuş gibi hissetmişti. 

Alçak bir sesle, "Ne?" diye sordu. Mükemmel değildi ama Gamze onu öyle görüyordu. 

Müzik sustu ve başka bir parça çalmaya başladılar. Biraz hareketli bir müzikti o yüzden Devrim,  Gamze ile birlikte hareket etmeyi bıraktı. 

"Ne kadar iyi olduğunun farkında bile değilsin." Genç kadın ellerini onun belinden çekti ve ceketinin iki yakasına koyarak onu sarsmak istercesine sıkı sıkıya tuttu. "Sen benim gözümde mükemmel bir adamsın. O yüzden bir daha böyle şeyler söyleme."

Genç adam ceketinin yakasını sıkı sıkı tutan ellere baktı ve ardından da o elleri tutarak yakasından ayırdı. Avuçlarının arasında sıktı. Gamze ona dikkatle bakarken o, onun ellerini yan yana getirerek dudaklarına kaldırdı ve öptü. 

Gamze'nin sesli bir nefes aldığını duydu.

Ellerini ters çevirdi ve bir de avuçlarının içini öptü. Sonra kirpiklerinin altından ona baktı. Bir adet şaşkın gözle karşı karşıya geldi. Ellerini bırakarak kolunu genç kadının omuzuna doladı ve onu göğsüne yasladı.

Ona sarılmak. 

Sanki çok değerli, çok kıymetli bir parçaya sarılmak gibi hissettiriyordu. 

Öldüğünü sandığı bu hayatta sanki bir yaşam ışıltısına tutunmuş gibiydi. Sanki hala yaşıyordu. Nefes alıyordu. 

"Beni şaşırtıyorsun Devrim Kuzgun."

Ona sarılmayı bırakmadan, "Öyle mi?" diye sordu. 

Göğsüne yanağını bastırmış olan kadından, "Hı hı," diye onaylayan bir ses geldi. Ne tatlıydı. Ses tonu bile insanı büyülüyordu. Yoksa sadece ona özel bir şey miydi bu? Özel olduğu için mi özel olduğunu düşünüyordu?  "Sonuçta beni o kadar peşinden koşturdun. Şimdi kendiliğinden burada olman o kadar garip ki."

"Evet."

"Yani..o kadar imkansız görünüyordun ki.. bir an sonra inanmaktan vazgeçmiştim."

Devrim başını çevirdi ve yüzünü onun mis gibi kokan saçlarının arasına soktu. Derin bir nefes aldı ve bıraktı. Bazı şeyler bu kadar kolay olmalıydı, olmak zorundaydı.

"Sen inanmaktan vazgeçtiğin anda," diye konuştu güçlükle. Bir şeyleri itiraf etmek neden bu kadar zor geliyordu? "...ben inanmaya başladım galiba."

Bir kez daha saçını koklamak için başını eğmişti ki birden Gamze başını kaldırdı ve göz göze geldiler. 

Ve sonra küçük bir kar tanesi Gamze'nin kirpiklerine düştü. Ardından bir tane daha indi ve Gamze'nin burnunun ucuna kondu. 

"İnanıyor musun?" diye fısıldadı Peri'si. Güzel gözleri ışık saçıyordu. "Bize inanıyor musun?"

Sesindeki umut, neşe hissedilmeyecek gibi değildi. Bütün varlığıyla onu sahiplenmişti. Bütün varlığıyla onu mutlu etmeye ant içmişti. 

Bir kar tanesi daha genç kadının yüzüne düştü. Devrim başını ona eğmiş olduğu için ona çarpan da Gamze'nin yüzüne düşüyordu. 

İnanıyorum demek istiyordu, inanıyordu da.. ama kelimelere dökmek neden bu kadar zor geliyordu? 

"Seni seviyorum biliyorsun değil mi?" diye sordu Gamze bir süre sonra. Yüzünde anlayışlı bir gülümseme belirmişti. Onun konuşamadığını anlıyordu sanki. "Ve senin de beni sevdiğini biliyorum." 

Devrim'in kalbi sıkıştı. 

Nefesi boğazında takılıp kaldı. 

Yutkunmaya çalışırken yapamadı ve öksürdü. 

"Heyecanlanma," diye şakıdı Gamze ve şuh, neşeli bir kahkaha attı. "Heyecanlanacak ne var canım? Alt tarafı bir soru..."

Alt tarafı  bir soru onun cevaplamaktan en çok korktuğu soruydu. 

Derin bir nefes aldı. Gözleri birkaç saniyeliğine kapandı.

Onu seviyordu. 

Onu seviyordu. 

Onu seviyordu. 

Ama bunu ona nasıl söyleyecekti? 

"Devrim? İyi misin?" Gamze bir elini kaldırıp yanağına koyunca Devrim gözlerini açtı ve onun güzel gözlerinin içine baktı. 

"Özür dilerim üzerine geldim ben.." 

Devrim onun sözünü kesti. "Seni seviyorum." 

"Çok özür dilerim gerçekten.. yani ben.. Ne?"

Bir kez daha tekrar edebilir miydi? Bunu yapabilir miydi? 

Adeta acı çekerek genç kadının gözlerinin içine baktı. Ama tatlı bir acıydı bu ve onu çok zorlasa da üstesinden gelmesi gerekiyordu. Genç kadının yüzünü  tuttu. Üşümüş yanaklarını avuçlarının arasına aldı. 

Gamze'nin gözleri irice açıldı. Nefesini tutmuş gibi Devrim'in gözlerinin içine bakıyordu. Bu itirafı beklemediği belliydi. Devrim de beklemiyordu. Nasıl söyleyebilmişti?

Genç kadın adeta soluğu kesilmiş gibi bir sesle, "Devrim?" dedi. Hayretler içindeki bakışı o kadar tatlıydı ki Devrim dayanamayarak alnını onun alnına yasladı ve gözlerini kapattı. 

"Eğer..."  

"Eğer?"  

Yanağına koyduğu ellerini hissetti. Şimdi ikisi de birbirinin yüzünü tutmuş adeta nefesini solur bir duruma gelmişti.  

"Eğer seni kaybedersem..Peri... eğer kaybedersem,-"

"Öyle bir şey olmayacak!" diyerek sözünü kesti Gamze ve ekledi. Sert bir şekilde. "Hiçbir yere gitmeyeceğim."

Keşke Devrim de bundan o kadar emin olabilseydi. Keşke onu kaybetmeyeceğinden emin olabilseydi. O zaman ona öyle bir tutunurdu ki bir daha hiç kimse onu ondan koparamazdı. 

"Eğer seni kaybedersem... bir daha kimseyi sevemem," diyerek sözünü tamamladı. Onun anlamasını sağlamalıydı. Çünkü sevmek, Devrim için çok büyük bir adımdı. Gamze'yi seviyordu. Ve bir daha başka kimseyi sevemeyeceğini de biliyordu. Ama eğer Gamze'yi kaybederse, sadece onun yerine gelebilecek herhangi bir kadını değil, yaşadığı dünyada kimseyi sevebileceğini sanmıyordu. 

"Böyle konuşma," diye fısıldadı Gamze. "Senin yüreğin öyle güzel ki, herkesi her şeyi sevebilecek kadar geniş."

Genç adam alınlarını ayırdı ve başını iki yana sallayarak itiraz etti. "Değil..değil... sadece ablam ve sen.. başka kimseyi bu kadar şiddette sevemem.. yapamam. Parçalanırım. Sen.. sen Peri, beni parçalara ayırıyorsun. Bütünümü kaybediyorum.. bir gülüşünle, bir bakışınla.. bana olan umudunla, bana olan aşkınla...bütünümü kaybediyorum. Alıp koparıyorsun beni." 

Gamze'nin kaşlarını çattığını görünce onun kendisini yanlış anladığını fark etti. Oysa Devrim sadece duygularının şiddetini anlatmak istiyordu. 

"Sana iyi gelmiyor muyum?" diye sordu genç kadın. 

Sesindeki incinmişlik Devrim'in kalbini parçaladı.

"Peri," onu tutup kendisine çekti ve sımsıkı sarıldı. Kollarının arasında o narin bedeni olabildiğince sıktı. Gamze hiç bu kadar yanılmış olamazdı. Onu zorladığı, onu köşeye sıkıştırdığı doğruydu ama Devrim'e çok iyi geliyordu. Onun sayesinde ablası ile arasındaki buzları biraz olsun çözmüştü. Onun sayesinde sevebilmeyi öğreniyordu. Onun sayesinde ruhundaki yaraların ne kadar derin olduğunu fark ediyordu. Onu zorlayan şey buydu.

Küçük kolları da onu sıkı sıkı sarmışken Devrim gözlerini kapattı ve göğsünü adeta bıçaklayarak ikiye ayıran bir zorlukla, "Seni seviyorum." dedi. Sesi sanki çığlıklar attıktan sonra kısılmış gibi boğuk ve çatlaktı. Bütün yılların yorgunluğu, hayal kırıklığı, üzüntüleri o seste gizliydi. 

Gamze'nin şiddetli bir duyguyla, "Ben de," dediğini duydu. "Ben de! Ben de seviyorum seviyorum! Çok seviyorum."

Genç adam yüzünü onun berenin altından taşan saçlarına gömdü ve kendini tutmayı bırakarak gülümsedi. Uzun, çok uzun bir zaman sonra içinden gelen mutlu bir gülümsemeydi bu. Gamze bunu görmeyecekti ama Devrim yine de bilecekti. 

Gülmeyi unutmuş bir adamı güldüren bir kadın, nasıl olur da o adama iyi gelmezdi? 

Devrim zor bir insan olduğunu kabul ediyordu, bu yüzden de Gamze hayatları boyunca onun farklı farklı yanlarını yeni yeni keşfedecekti. 

İşin zor Peri, diye geçirdi aklından. Kollarını biraz daha sıktı ve gülümsemeye devam etti. İşin zor canımın içi. 

*

Mısır yiyemeden eve döndüler. Gamze arabadan hiç inmek istemiyormuş gibi gözlerinin içine bakıyordu. Uzanıp Devrim'in elini tuttu ve, "Gitmeni istemiyorum." diye söylendi. "Gitmesen olmaz mı?" 

Genç adam ona ne diyeceğini bilemeyerek baktı. Gitmeyi istiyordu ama yanında Gamze'yi de götürmek istiyordu. Ne zamandan beri böyle şeyler ister olmuştu? Sanki Peri'si saf bir enerji yayıyormuş da Devrim de o enerjiyle besleniyormuş gibiydi. 

Onun hep yanında olmasını istiyordu. Böylelikle onu hep göz önünde tutabilir, hem koruyabilir hem de ...

"Mısır da yiyemedik," Gülümseyince gamzeleri yeniden ortaya çıktı.

...hem de onu özlemezdi. Eğer sürekli yanında olursa onu özlemez, onu sürekli görmek istemez nasıl olduğunu merak etmezdi. 

"Neyse mısırı da başka bir zaman yeriz. Nasıl olsa artık beraberiz." Gözlerini genç adamın üzerinden bir saniye bile ayırmıyordu. 

...çünkü hep yanında olacağı için onun rahatının yerinde olup olmadığıyla kolaylıkla ilgilenebilirdi. Peri, Devrim için çok önemliydi. Gamze bunun farkında mıydı? O iki kelimenin ne kadar derin bir anlam içerdiğinin farkında mıydı?

"Seni özleyeceğim,"diye mırıldanan kadına bakmaya devam etti. Umutla gözlerinin içine bakıyordu. Ondan bir şeyler söylemesini bekliyordu. Devrim gülümsememek için kendisini zor tuttu. 

"Gözlerinin içi gülüyor." 

Devrim hemen toparlandı. "Öyle mi?" 

Gamze hevesle başını salladı. "Evet öyle. Orada kocaman bir kahkaha gördüm. Bana gülüyorsun resmen." Bunu söylerken durumdan hiç de şikayetçiymiş gibi davranmıyordu. 

Devrim ,"Neden sana güleyim?"  diye sordu. 

"Bilmem. Belki bu hallerim sana tatlı geliyordur ya da komik.. bilemem."

Çok haklıydı. Ancak bunu itiraf etmeyecekti. 

Dışarıda kar hızını arttırmaya başlamıştı ve hava daha da soğuyordu. 

Gamze gözlerini kısarak ona uzun sayılabilecek bir süre boyunca bakınca Devrim yerinde kıpırdanarak, "Peri?" diye sordu. Çok çetin bir kadındı, açıkçası istediğini de almak için çok uğraşıyordu. Devrim farkında bile olmadan ona kapılıp gidiyordu. 

"Neyi merak ediyorum biliyor musun?" 

Genç adam temkinli bir şekilde, "Neyi?" diye sordu. İster istemez gerilmişti. 

Gamze'nin gözleri kendi yanaklarına kayınca Devrim gergin bir şekilde boğazını temizledi. "Neyi?" diye bir kez daha sordu. 

"Gamzelerini." Uzandı ve işaret parmağını Devrim'in yanağına bastırdı. "Senin de gamzelerin varmış. Onları görmeyi çok istiyorum."

"Hım."

"Ne hım? Ne hım? Görmek istiyorum artık yeter!" 

Çıkışı karşısında genç adam tek kaşını kaldırarak ona baktı. Hatta öyle uzun baktı ki Gamze utanarak pes etti ve yanakları kıpkırmızı oldu. Dudakları utangaç bir gülümsemeyle kıvrıldı ve başını hafifçe yana yatırarak, "Im..şey," diye mırıldandı. "O zaman ben gideyim." 

Devrim başını hafifçe eğdi. 

"O zaman gidiyorum?" diye sordu Gamze. 

Genç adam alçak sesle, "Tamam." dedi. 

Gamze çantasını aldı, kapıyı açtı ve inmeden önce dönüp ona baktı. "Gamzeler?" 

"Peri," diyerek tatlı bir şekilde uyardı onu Devrim. 

"Peki tamam." Gamze arabadan indi ve kapıyı kapatmadan önce Devrim'e küskün bir bakış attı. "İyi geceler." 

Ve o bakış Devrim'in içine mıh gibi oturdu. Belki öylesine naz yapmak için atılmış bir bakıştı ama genç adam onun incindiğini bile düşünmek istemiyordu. Arabanın kapısını açtı ve Gamze tam bahçe kapısından içeriye girmek üzereyken ona seslendi. "Gamze!"

Genç kadın hızla arkasını döndü ve ona baktı.

Kar tipi haline gelmişti ve neredeyse göz gözü görmüyordu. Devrim arabanın kapısını kapatarak ona doğru ilerledi ve Gamze ne olduğunu anlayamadan onu kollarının arasına çekip alınlarını birleştirdi. Öyle hızlı bir savrulma olmuştu ki Gamze kollarının arasında sendeledi ancak Devrim onu sıkıca tuttu. 

"Bana küs gitme," diye mırıldandı Devrim. "Kızma da..."

Gamze'nin gözleri hayretle açıldı. Nefes nefese kalmış bir sesle, "Sana küs değilim!" diye açıkladı. "Sana nasıl küserim? O öylesine bir bakıştı Devrim. Naz yapıyordum." 

Onun gerçekten de küs olmadığını bilmek genç adamın içini rahatlattı. Rahatlığı yüzüne yansıdı ve kendine engel olamayarak gülümsedi. Kalbinden gelen, coşku dolu bir gülümsemeydi. Onun kendisine kızmadığını, küsmediğini bilmek ruhuna saçılmış bir mutluluktu adeta. Ve gülümsediğinin farkında bile değildi.

Onu hayranlıkla izleyen Gamze'nin de farkında değildi. 

Tek düşünebildiği onu incitmediği, onun kendisine küsmediği ve kırılmadığıydı. 

Gamze, "Sanırım bir kez daha aşık oldum," diyene kadar kendinden geçtiğinin de farkında değildi. 

Gözlerini genç kadının gözlerine çevirdi ve gülümsemesi dondu kaldı. Kar tanelerinin arasından gördüğü o muhteşem manzarada Peri'si ona mutluluk gözyaşları dökerek bakıyordu. 

Devrim şaşkınlıkla ona bakakaldı ve ne olduğunu anlamaya çalışarak derin derin nefesler aldı. Ve sonra gülümsediğini fark etti. 

Ve ardından Perinin ellerini yüzünde hissetti. Başını gayriihtiyari ona çevirdi ve soğuk, üşümüş sert dudaklarına dokunan yumuşacık, üşümüş tatlı dudakları hissetti. 

Gamze ayaklarının üzerinde yükselmiş, genç adamın yüzünü avuçlarının arasına almış ve dayanamayarak Devrim'i öpmüştü.

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu