Peri ve Kuzgun - 22. Bölüm


Bölüm 22 : Göçüm!

"Son bir provaya ne dersin?" diye sordu Yağız, birlikte yazlık bir villanın satılışını izlerken.

Başımı çevirdim ve kararsız bir şekilde iki yana salladım. "Ne kadar prova yaparsak o kadar bocalayacakmışım gibi geliyor. O yüzden en iyisi gösteri sırası bize gelene kadar oturmak."

Sırıttı. "Gerçekten heyecanlısın değil mi?"

"Evet," gülümsemeye çalıştım. "Biraz gerginim de. İnşallah bu işin altından kalkabiliriz."

"Ooo Gamze, merak etme. Bu işin altından kalkmakla kalmayacağız, üzerine çıkacak ve herkesi kendimize hayran bırakacağız."

Yutkundum.

Ve Yağız'ın beni inceleyen dikkatli bakışları altında bir kez daha gülümsemeye çalıştım.

*

Aradan geçen bir buçuk saat sonra hala aynı gerginliği yaşıyordum. İkizim elimi tutarak beni kendine çekti ve kolunu omuzuma attı. "Vücudun titriyor cadı," diye fısıldadı sevgiyle. Yutkundum ve ona baktım. Açıklayamayacağım bir nedenle boğazım yanıyordu. Kalbim sıkışıyordu ve başım dönüyordu. Bütün bunları hissederken nasıl ayakta durduğumu bilmiyordum.

"İyi misin?" Şakağıma yumuşak bir öpücük kondurdu.

"Sanırım aşırı gerginim,"diye mırıldandım.

Yağız, hemen yanımdaki sandalyede başını bana çevirerek, "Hala mı?" dedi. "Açık arttırma bitmek üzere. Birazdan hazırlanmaya gideceğiz biliyorsun."

Biliyordum. Ama içten içe hazırlanmaya gitmek istemiyordum çünkü Yağız ile dans etmek istemiyordum. Devrim ile dans etmek istiyordum. Garip bir şekilde bu dansın aramızda bir kıvılcım yaratmasını, beni değil, onu sarsmasını istiyordum.

Ben zaten sarsılacaktım nasıl olsa.

İç çektim.

Yağız'ın yanına gelen bir garsonu fark edene kadar dalgın bir şekilde masanın üzerindeki peçeteyle uğraşıyordum.

Garson eğilip Yağız'ın kulağına bir şey söyledi. Yağız kaşlarını çatarak başını salladı ve ayağa kalktı.

"Bir sorun mu var?" diye sordum.

Başını iki yana salladı ve sırıttı. "Hayır, hemen gelirim."

"Tamam,"diye mırıldandım. "Yirmi dakika sonra hazırlanmaya gideriz."

O yanımdan uzaklaşırken ne olduğunu merak ederek arkasından baktım. Salondan çıkıp, sahnenin arka girişine doğru ilerleyip gözden kaybolunca kaşlarımı çattım.

"Gamze sence şu tabloyu almalı mıyım?"

Kardeşim Demir'in sesini duyunca başımı ona çevirdim. Gösterdiği tabloya baktım ve yüzümü buruşturdum. "Ben tablolardan anlamam ki.."

"Tabloyu bilmem ama, ben biraz sıkıldım,"diye duyurdu Zeynep. Efe'ye döndü. "Biraz dışarıda hava alalım mı?"

Efe hemen ayağa kalktı ve bana baktı. "Senin gösterine kadar dönmüş oluruz."

Onlara elimle gidin işareti yaptım ve ayağa kalktım. "Gidip hazırlanmaya başlasam iyi olacak galiba." Babamın ve annemin yanağından öptüm. Kardeşlerime ve gelinlerine de havadan öpücükler yolladım. "Bana iyi şans dileyin. Biraz gerginim."

"Yaparsın sen,"diye teselli etti beni babam. Gülümsedim ve eğilip saçlarından öptüm. Onların yanından ayrılırken elim ayağım titriyordu.

Soyunma odasına geçtim ve kapıyı kilitleyip üzerimdeki elbiseyi çıkarmaya başladım. Bütün vücudum karıncalanıyordu. Bu da yetmezmiş gibi Devrim'in benimle dans etmeyecek olması da sinirimi bozuyordu. Bu geceyi Yağız yerine onunla paylaşabilirdim ama o korkaklık etmişti.

Korkağın tekiydi.

Bu gece için özel tasarladığım tango elbisesini elime aldım ve dikkatlice giyinerek boy aynasının karşısına geçtim. Elbise pileli dökümlere sahipti. Derin bir göğüs dekoltesi vardı ve ateşli bir şekilde kırmızıydı. Neşe özellikle bu renk kumaşı seçmem için beni zorlamıştı. Saçlarımı fırçaladım ve kendime bir kez daha baktım. Bir günah kadar güzel görünüyordum. Umarım bu tutkulu dansın hakkını veren bir elbise olurdu. Dansın sonunda Yağız ile paylaşacağımız öpücük beni gerse de, birçok dansçıların yaptığı gibi bunu soğukkanlılıkla atlatabileceğimi biliyordum.

Sonuçta yetişkin bir kadındım. Bazı zamanlar hiç öyle hissetmesem de...

Makyajım kontrol ettim ve son bir kez kendime baktım. Güzel görünüyordum. En azından ben öyle düşünüyordum. Topuklu ayakkabılarımın üzerinde döndüm ve elbisenin arkasına baktım. Bu tasarımın da açık arttırmaya dahil olacağını biliyordum.

Yağız'ın apar topar nereye gittiğini merak ederek siyah ince şalı alıp omuzlarıma koydum ve çantamı odada bırakıp dışarıya çıkarak kapıyı kapattım.

Küçük bir karmaşanın ardından aradan sıyrılan Meral ile Sinan'ı gördüm ve direkt yanlarına gittim.

"Ne kadar vakit var?"

"On beş dakika sonra sahnede olabilirsiniz,"diye açıkladı Sinan. "Son iki parça."

"Yağız nerede peki?" Etrafıma bakındım ancak onu göremedim. "Az önce birlikte oturuyorduk. Garsonlardan birisi geldi ve o da kalkıp gitti."

Meral yüzünü buruşturdu ve kaşlarını çatarak, "Bir sorun mu vardı?"diye sordu.

Başımı iki yana salladım. "Hiçbir fikrim yok. Onu bir arayalım. Benim telefonum odada."

Meral telefonunu çıkarıp Yağız'ı ararken kısa bir süre sessiz kaldık. Sinan ile birbirimize endişeli bakışlar attık.

"Bir sorun çıkacak diye endişe ediyorum," diye mırıldandım. "İçimde hiç hoş olmayan bir his var."

Meral telefonu bırakarak, "Cevap vermiyor."dedi. "Devrim Bey'e durumu açıklayayım."

Adı geçince bile tüylerimin diken diken olduğunu hissederek başımı salladım. Meral yanımızdan ayrılırken Sinan ile karşılıklı bir endişeyi paylaştık. "Bu kadar hazırlandık,"diye mırıldandı dalgınca. "...çöpe gitmese bari."

Bir şey dememe fırsat olmadan Meral çıkageldi. İkimiz de ona döndük.

Bir şey demesini beklerken arkasında beliren Devrim'i gördüm. Üzerinde benim tasarladığım tango kıyafetlerini görünce şok olarak ona bakakaldım.

Sinan benim konuşma yetimi kaybettiğimi düşünmüş olacak ki araya girdi. "Ne oluyor?"

Meral hemen açıklamaya başladı. "Yağız'ın annesi rahatsızlanmış sanırım. Hastaneden aradılar. O olmadığı için Devrim Bey, Gamze ile dans edecek."

Ağzı açık bir şekilde Meral'e baktım. Sonra bakışlarımı Devrim'e çevirdim ve üzerindeki kıyafetin ona tam olarak uyduğunu görünce yaşadığım şaşkınlığı unutup onu incelemeye başladım. Yağız'ın üzerinde biraz bol duran bu kıyafet, Devrim'in vücut hatlarını tam olarak sarmış ve tam onun kalıbına uygun olarak da üzerine yakışmıştı. Ancak bütün bunlar anlamsızdı.

Kalbim ise olayların çoktan farkına varmış gibi hızlı bir şekilde atıyordu.

Göçüm!

Bütün bunlar neden benim başıma geliyordu?

"Ama nasıl olacak?" diye sordu Sinan. "Devrim Bey, dansın hareketlerini bilmiyorsunuz bile."

Ağzımı açıp konuşacak gücü kendimde bulamadığımdan sadece başımı sallamakla yetindim. Evet bu doğruydu. O dansın hareketlerini bilmiyordu bile.

"Doğaçlama olarak dans edecekler maalesef,"dedi Meral. "Başka türlü bu durumu kurtaramayız zaten."

"Dans etmeyelim o zaman."diye önerdim sert bir sesle. "Partnerlerden birisinin rahatsızlandığını söyleyebiliriz."

"Mümkün değil,"diyerek konuştu Meral. "Devrim Bey'in danstan çekildiğini kimse bilmiyor. Seyirci siz Yağız ile birlikte çıkınca bu durumu anlayacaktı."

Yüzümü buruşturdum ve geldiğinden beri tek kelime etmeyen Devrim'e baktım. Garip bir şekilde Yağız'ın yerini almaya gönüllü olmuştu. Neden? Neden dansı iptal etmek yerine dans etmeyi kabul etmişti? Ne düşünüyordu? Aklından ne geçiyordu? Onun gibi bir adamın bunu hemen kabul etmiş olması düşündürücüydü.

"Problem yok," diyerek ilk kez konuştu ve bakışları bana çevrildi. "..her şeyin yolunda gidip gitmediğinden emin olmak için provalarınızı izlemiştim. Durumu gayet iyi idare edebilirim."

"Ne-ne yaptım dediniz?" Hayretle ona baktım.

Bakışlarını benden çekmeden, "Büyütülecek bir şey değil."diye konuştu ve Meral'e döndü. "Programdan şaşmaya gerek yok. Her şey hazırlandığı gibi sunulacak."

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Bütün sinir hücrelerimin fokur fokur kaynadığını hissedebiliyordum. Üstelik o kadar şaşırmış ve hazırlıksız yakalanmıştım ki doğru tepkileri veremiyordum.

"Bütün bunlar komik bir şaka olmalı," diye mırıldandım sert bir şekilde.

Devrim'in bakışları yeniden bana döndüğünde ona dik dik baktım. Ve heceleyerek konuştum. "Kocaman bir ŞA-KA!"

Sinirlenerek arkamı döndüm ve soyunma odasına doğru yürüdüm. Meral ve Sinan'ın arkamdan bana seslendiğini duysam da aldırış etmedim. Bütün bu durum sinirlerimi o kadar bozmuştu ki, şu durumda o sahneye çıkmamayı bile seçebilirdim.

Ama o zaman Devrim'in gözünde nasıl bir insan olurdum? Korktuğumu mu düşünürdü? Onunla dans etmek istemediğim için kaçtığımı mı? Düşüncelerinin canı cehennemeydi. Hiçbir şey beni bu kadar altüst edemezdi. Her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için provalarımızı izlemiş olması ise fokur fokur kaynayan sinirlerime sağlam bir darbe indirmişti.

Bu kadarı da pes, diye düşündüm. Gerçekten de pes!

Eğer onun provaları izlediğini bilseydim kesinlikle ama kesinlikle o provaları yapmazdım. Her şeyin üzerinde bir kontrol kurmaya çalışması sinir bozucuydu. Benim üzerimde de bir kontrol sağlıyormuş gibi hissediyordum ve bu duygu hiç ama hiç hoşuma gitmiyordu.

İç çektim ve soyunma odasına girerek kapıyı kapattım ve sandalyeye oturdum. Dirseklerimi masaya yaslayarak, başımı ellerimin arasına aldım. Kendimi sakinleştirmeye zorladım.

Kapının çalındığını ve açıldığını duymama rağmen hareket etmedim.

"Gamze, iyi misin?"

Meral'in yatıştırıcı sesini duymazdan geldim.

"Biliyorum, bu iş çok bulanıklaştı ama artık sonuna geldik Gamze'ciğim. Yaklaşık on dakika içinde sahnede olabilirsiniz. Eğer iyi değilsen, açık arttırmadan sonra bir yarım saatlik ara isteyebiliriz?"

"Aslında çok iyi olur,"diye mırıldandım. "Biraz kafamı toplamalıyım."

Kapı tekrar çalındı ve başımı kaldırıp içeriye gelen kişiye baktım.

Devrim iri cüssesi ile kapının ağzında belirince iç çektim. Meral ayağa kalktı. "Yarım saatlik ara isteyebilir miyiz?"

Devrim kısaca başını eğdi. Ve sonra bana doğru gelmeye başladı. "İyi misiniz?" diye sordu biraz kısık bir sesle.

Hayretle ona baktım. Küçük bir sinir krizi geçirdiğimin farkındaydı.

Ona dik dik bakarak, "Sizce iyi miyim?" diye sordum.

Sessiz kaldı.

Meral'e bakarak, "Bize beş dakika izin verir misin Meral?" diye sordum. Meral başını eğerek dışarıya çıktı ve ayakta dikilen, bütün dikkatini benim üzerime veren Devrim ile beni baş başa bıraktı.

İç çektim ve ona döndüm. "Bütün bunlar ne demek oluyor?"

Tek kaşını kaldırarak, "Bir şey olduğu yok." dedi. "Yağız Bey'in annesi rahatsızlanmış ve gitmek zorunda kaldı."

"Dans iptal edilebilirdi," diye sözünü kestim. "...dans etmek istemediğiniz için çekildiniz ama şimdi benimle dans edeceksiniz."

"O zaman bu gerekli değildi ancak şu anda, insanlar son gösteriyi bekliyorlar. Onlara partnerlerden birinin rahatsızlandığını söylesem, memnun olurlar mıydı?"

"Ben memnun olabilirdim," diye açıkladım ona dik dik bakarak. Çok sakindi. Sanki kelimelerim ona çarpıp geri bana geliyordu. Söylediklerimden hiç etkilenmiyordu. Öfkemin farkında olmasına rağmen bundan etkilenmiyordu.

"Sizi memnun edemeyeceğim için üzgünüm Gamze Hanım ancak bu dansı her halükarda yapacağız." Çenesini sertçe oynattı.

Ona karşı koymayı nasıl da istiyordum. Ama geri çekilmek bana yakışmazdı. Bu dansı benimle mi yapmak istiyordu? O zaman yapacaktı. Onun gibi korkak bir şekilde geri çekilmeyecektim.

"Otuz dakika araya gerek yok,"diye mırıldandım kararlı bir sesle. "Bir an önce yapalım ve bitsin."

"Otuz dakika ara her aşamada verilecek zaten. Sahnenin toparlanması gerekiyor. O yüzden bekleyeceğiz."

Gözlerimi kısarak iç çektim. "Peki. Bekleyelim."

Hemen yanımdaki sandalyelerden birisini çekti ve oturdu. Dizlerimiz birbirine değince çekinerek sandalyemi hafifçe oynattım. Elbisemin yırtmacından görünen bacağımın üzerine üzerimdeki şalı omuzumdan çıkarıp örttüm.

Göz ucuyla bana baktığını gördüm. "Üşüyorsanız ceket isteyebiliriz?"

Kirpiklerimi kırpıştırarak ona baktım. "Üşüyorsam mı?"

Başını salladı ancak sessiz kaldı.

"Üşümüyorum. Zaten kendime ait bir ceketim var."

Gergin bir sessizlikte birbirimizden başka her yere baktık.

"Prova yapmamız gerekmiyor mu?" diye sordum kısık bir sesle. "Yani beklerken prova yapabiliriz ve-"

"Gerek yok," diye araya girdi. "..bunu bir defa yapacağız ve yetecek."

"Pardon?" diyerek yüzüne baktım. "Bu ne demek şimdi?"

"Hiçbir şey," dedi sertçe.

"Hayır. Benimle dans etmeyi sanki bir hayati tehlikeymiş gibi...ya da daha doğrusu, gereksiz bir uğraşmış gibi söylediniz. Bir defa yapacağız ve bitecek. Böylelikle daha fazla uğraşmaya gerek duymayacaksınız."

"Beyniniz korkunç senaryolar üretiyor Gamze Hanım. Sanırım yorgunsunuz?"

"Hayır! Yani evet, yorgunum ama bunun beynimin ürettiği senaryolarla ilgisi yok. Bir senaryo ürettiğim de yok. Olan bu. Tavırlarınızdan bunu gayet açıkça anlayabiliyorum. Bana karşı duyduğunuz bu düşmanlık ise anlayamadığım tek konu."

"Yine mi aynı konu?" diye bıkkınlıkla konuştu. "Size düşman değilim Gamze Hanım. Sizinle bir problemim yok."

"Gerçekten mi?" dedim alayla. "Evet bunu söylüyorsunuz, çünkü karşınızda on yaşında bir çocuk var ve hemen size inanacak. Komiksiniz Devrim Bey. Otuz beş yaşında bir adama göre oldukça komiksiniz."

Gözlerini kapatırken kirpikleri titredi ve derin bir nefes aldı. Çenesi kasılmıştı. Sanırım söylediğim sözler ona ağır geliyordu. Hiç de umurumda değildi.


Beni açıkça yok saymasına ve bana bir gıcığı varmış gibi davranmasına rağmen bana beni düşman olarak görmediğini söylüyordu. Acınası derecede komikti.

Cevap vermedi. Verseydi, benimle laf dalaşına devam etseydi bu onun klasını sarsardı. O yıkılmaz kurallarının karizmasını çizerdi.

Parmaklarım saçlarını yolmak için karıncalanıyordu. Öfkem boyut değiştirmek üzereydi.

Kapı tıklatıldı.

"Gel,"diye seslendim.

Meral ile Sinan içeriye girdiler.

"Son bir kez konuşalım dedik," diye mırıldandı Meral. "Devrim Bey'e küçük birkaç şeyden bahsedeceğiz."

Onlar Devrim'e sahnede olacak olan şeylerden bahsederlerken sessizce dinledim. Makyaj masasının üzerindeki rujlarla oynamaya başladım. Kapaklarını çıkarıp tekrar taktım. Küçük bir peçete alıp peçete üzerinde çizimler yaptım.

Parfüm şişelerini açıp tekrar tekrar kokladım. Sanırım biraz kafamın iyi olmasını istiyordum. Sonra bütün makyaj malzemelerini alıp sıraya dizmeye başladım. Meral ve Sinan'ı ilgiyle dinleyen Devrim'e kaçamak bir bakış attım. Meral dansın başlayışından bitimine kadar her türlü ayrıntıyı anlatarak Devrim'i bilgilendirirken olabildiğince sessiz kaldım.

Ve en sonunda Meral konuşmasını şu sözlerle bitirdi: "Ve bir de öpücük konusu var. Son hareketten sonra Gamze'yi doğrultup kendinize çekmeniz ve öpmeniz gerekiyor."

Makyaj masasının üzerindeki bütün malzemeleri devirdim.

Anlık bir şeydi.

Kahretsin.

Küçük bir karmaşanın ardından zeminde duran ve etrafa yayılan makyaj malzemelerini almak için sandalyemden kalktım. Kısık bir sesle, "Pardon."diye fısıldadım.

Öpücük. Kahretsin, öpücük.

Devrim eğer beni öperse orada kalp krizi geçirirdim. Yağız'ın öpecek olmasını bile hiç bu kadar şiddetle karşılamamıştım. Eğer Devrim dudaklarını bana bir santim bile yaklaştırırsa heyecandan ayaklarının dibine yığılabilirdim.

"Bu gerekli mi?" diyen sert sesini duyduğumda hala yerdeki rujları topluyordum. Halime acımış olacak ki Sinan da eğilerek bana yardım etti ve birlikte toplayıp yerlerine yerleştirdik.

Meral, "Evet.."dedi. "Bu da dansın bir parçası. Açıkçası çok güzel bir son olacağını düşünüyoruz. Gamze Hanım için sorun olmayacak. Yağız Bey ile ikisi bu konuda sorunu olmadıklarını söylemişlerdi."

Kendimi tutamayarak, "O zaman dans partnerim Yağız idi," dedim ve sandalyeme oturdum. Devrim'e özellikle bakmıyordum çünkü bakarsam yanaklarım kızarıverirdi. Elimle ortalığı dağıtmam yeterince utanç vericiydi. Ben bu öpücük olayını nasıl unuturdum?

"Sizin için bir sorun olur mu?" diye sordu Meral, Devrim'e.

Belki de nasıl bir tepki vereceğini görmek istediğimdendi, belki de bu fikrin onu şoke edip etmediğini bilmek istediğimdendi, kafamı ona çevirdim ve doğrudan bana bakan gözlerinin içine baktım.

Onunla göz teması kurmak, duygusuz, soğuk gözlerine bakmak bile insanın içini ürpertiyordu.

"Sorun yok." diye mırıldandı sertçe ve bakışlarını benden çekti.

Sorun yok mu demişti?

Yani bunu gerçekten de yapacaktı öyle mi?

Beni gerçekten de öpecekti?

Göçüm!

Bir içkiye ihtiyacım vardı. İçki içmekten nefret etsem de şu an ihtiyacım varmış gibi görünüyordu. Ya da belki sakinleştirici yapmalılardı. Sakinleştirici.

"Sanırım burası biraz sıcak oldu," diye mırıldandım ayağa kalkarak. "..dışarıya çıkıp biraz hava alacağım."

Kimsenin bir şey söylemesine izin vermeden ayağa kalktım ve odadan apar topar çıkarak kendimi dışarıya attım. Hızlı adımlarla durmadan salondan çıkıp otelin lobisine doğru ilerledim. Elim ayağım titriyordu ve şey, bu gerçekten de oluyordu. Onunla dans edecektim. İstediğim şey gerçekleşmişti. Acaba gizli gizli dua mı etmiştim? Şimdi de keşke gerçekleşmeseydi diye düşünüyor ve kendime işkence ediyordum.

Bütün bu dansın ve kahretsin ki o öpücüğün altından nasıl kalkacaktım? Küçük bir kalp krizi geçirecekmişim gibi hissediyordum ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Karnım heyecandan kasılıyordu. Hayati önem taşıyan organlarım, Devrim ile dans edeceğimi duyunca çıldırmış gibiydi.

Akıl sağlığımı kaybetmezsem iyiydi.

Serin havaya çıktığımda derin bir nefes aldım. Eylül ayının son akşamıydı ve hala yaz akşamı olmasına rağmen serindi. Ya da ben çok üşüyen bir insandım. Millet hala kısakol ile gezerken mont giyen yalnızca ben olabilirdim.

Valelerin olduğu taraftan biraz uzağa yürüdüm ve sessizce temiz havayı içime çektim.

Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım ve şalıma sıkı sıkı sarınarak gözlerimi kapattım. Biraz rahatlamam, sakinleşmem ve kendimi içeride olacaklara hazırlamam gerekiyordu. Bunun üstesinden gelebilirdim. Gelebileceğime inanıyordum. Ben çok şey başarmış güçlü bir kadındım. Bir adamın beni altüst etmesine izin vermeyecektim.

O adam beni ne kadar etkilerse etkilesin, onun karşısında kendimi bırakmayacaktım.

O öpücüğü düşünmemeye çalıştım.

En azından bunu denedim.

Kendime bunun basit bir öpücük olacağını söyledim.

Basit, sade, hiçbir anlamı olmayan bir öpücük olacaktı.

Ancak akıl sağlığımı yitirmeme neden olacak kadar anlamlıymış gibi geliyordu. Neden bu kadar umursuyordum? Neden sanki ölecekmişim gibi hissediyordum?

Sanki güçlü bir el kalbimi sıkıyormuş gibi hissediyordum. Hem o kadar gergin hem de bir o kadar heyecanlıydım. Dizlerimin titrediğini fark edince kendi kendime sövdüm. Hiç iyi iş çıkarmıyordum.

"Gamze? İyi misin?"

İkizimin sesini duyunca irkilerek başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Daldığım için ürkmüştüm. Zeynep ile kol kola girmiş en az otuz metre ileriden bana doğru geliyordu. Gülümsemeye çalıştım.

"İyiyim," diye mırıldandım. "Siz nasılsınız? İyi bir yürüyüş mü?"

Zeynep, "Evet gerçekten yürümek iyi geldi."dedi gülümseyerek. "Sen gerçekten iyi misin? Neden buradasın?"

İç çektim. "Biraz hava almak istedim."

"Bir şey mi oldu?"

"Yağız'ın annesi rahatsızlanmış." Yutkundum. "Dansı Devrim ile yapacağız."

"Ah çok yazık," Zeynep üzüntüyle kaşlarını çattı. "Annesi iyi miymiş peki?"

"Telefonlarına cevap vermiyor." dedim. Yağız'ın annesinin iyi olmasını umuyordum. İşlemeyi durdurmuş beynim tamamen Devrim ile meşgulken hiçbir şey düşünemiyordum.

"Devrim, çekildiği dansı yapmak zorunda kalacak desene." İkizim sırıttı ancak yüzümdeki ifadeyi görmüş olacak ki hemen toparlandı. "Neden yüzün asık? Başka bir sorun mu var?"

"Başka bir sorun yok,"dedim fısıltı gibi bir sesle. "Sadece o adamla dans edecek olmaktan hoşlanmıyorum o kadar."

İkizim durumu kavrayınca kaşlarını çattı ve bana doğru gelip kolunu omuzuma attı. Güçlü kollarının arasına sığındım. Canımız sıkkın olduğunda sık sık yaptığımız gibi yine sarılarak sakinleşme yöntemini uyguluyordu. Çok tatlıydı ama bu kez işe yaramıyordu.

Geri çekildi ve alnımdan öptü. "Merak etme, bu işin altından çok güzel kalkacaksın eminim."

"Evet, şey.." diye geveledim. "..öyle olmasını umuyorum."

"Hadi burada bu kılıkta durma. İçeriye girelim." Yeniden Zeynep'in elini tuttu.

"Siz gidin, on dakika sonra ben de gelirim."

"Gamze.."diye uyardı ancak itiraz ettim.

"Gidin dedim. Ben iyiyim. İçeride görüşürüz."

Eğer heyecandan burada kriz geçirip nalları dikmezsem diye düşündüm.

Onlar içeriye girerken arkalarından baktım. Kapıdan içeri girip gözden kaybolduklarında, 'birbirlerine ne kadar çok yakışıyorlar,' diye düşünerek iç çektim. Mükemmel bir uyumları vardı. Kardeşim adına çok mutluydum.

Onların ardından tamamen siyah giyinmiş, üzerinde ince bir siyah hırka, siyah kot pantolon ve yaz ayına rağmen siyah bot olan bir adamın girişe doğru yürüdüğünü gördüm. Sırtında bir sırt çantası gibi omuzladığı gitar kutusu ile birlikte içeriye girdi ve o da gözden kayboldu.

Organizasyon çalışanlarından birisi olmalıydı.

Ve bu da bana benim de içeriye girmem gerektiğini hatırlattı.

İç çekerek ben de girişe yöneldim.

Ayaklarım on adım geri giderken güçlükle ilerleyebildim.

DEVAM EDECEK!
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu