Peri ve Kuzgun - 14. Bölüm


14. Bölüm - Kafa Karıştırıcı

Sesinde öyle bir acı vardı ki onun adına üzüldüm. Ona ve kardeşine ne olduğunu öğrenmeyi çok istiyordum. Armağan'ı ve Devrim'i şimdi oldukları hale getiren her ne ise gerçekten çok merak ediyordum. Öyle ki Devrim ismini bile değiştirmişti. Bir insanın zor şeyler yaşadıktan sonra hayattan kopup kopmadığını bilmiyordum. Sonuçta hala savaşan insanlar vardı. Bu yaşıma kadar hür türlü acıyı yaşayan insanlar görmüştüm ama yüzlerinden tebessüm eksik olmuyordu.

Ancak Armağan ile Devrim'e baktığımda onların yüzünde gülümsemeye benzeyen en ufak bir kıpırtı dahi yoktu. Armağan ara sıra gülümsüyordu ama o gülümseme gözlerine ulaşmıyordu.

Onların ne yaşadıklarını neden bu kadar merak ediyordum?

"Gamze abla bak! Senin araban orada!"

Galip'in sesiyle kendime gelirken, gösterdiği yere bakıp gülümsedim. "Sana demiştim, yukarıdan her şeyi görebilirsin genç adam."

Büyülenmiş bir şekilde, "Evet."dedi ve etrafı izlemeye devam etti. Ben ise Armağan'ı konuşturmak istiyordum.

"Ne yaşadınız Armağan Hanım?"

Dolu gözlerini bana çevirdi ve buruk bir şekilde gülümsedi. "Bana Armağan diye hitap et ne olur Gamze."

Peki, dercesine başımı salladım. "Neden en son mutlu anınız buymuş gibi bahsettin peki?"

Cep telefonumu çıkarıp şoförlerimizden birisine konum atarak, taksi ile acilen gelmesini rica ettim.

"Çünkü en son mutlu anımız oydu,"diye itiraf ettiğinde şaşırdım.

"Nasıl yani?"

"Sorma Gamze. Bunu anlatacak gücü kendimde bulamıyorum. Belki başka bir sefere..ben hazır olduğumda."

Hayal kırıklığı ile çöktüm. Bir an için anlatacak ve onlara ne olduğunu öğreneceğim zannettim ama anlatmayacaktı. Bunu düşündüğüm için kendime kızdım. Armağan henüz beni tanımıyordu bile. Hemen her şeyi bana anlatacağını düşündürten neydi? Bekarlık kafama vurmuş olmalıydı.

Bir süre sessiz kaldık. Galip'in hevesli hallerini izledik.

"Sana ondan bahsetmek istiyorum Gamze. Onun eski halinden..o kadar iyi, o kadar mutlu bir çocuktu ki."

"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Armağan Hanım." Bana olan bakışını görünce düzelttim. "Armağan. Kardeşinizle beni bir araya getirmeye çalıştığınızın farkındayım. Beni bu sıfata layık gördüğünüz için teşekkür ederim ama Devrim Bey ile biz asla bir çift olamayız."

"Ama neden?" diye itiraz etti bana dönerek. "Onu benim gözümden bir görebilsen, onu bir anlayabilsen aslında birbirinize ne kadar yakıştığınızı fark edeceksin."

"Sorun da bu," diye vurguladım. "Devrim Bey'i sizin gözünüzden görmüyorum. Onu tanımıyorum. Tanısam bile olmazdı."

"Gamze, Devrim kötü bir insan değildir. Asla. Hatta o kadar iyi bir insandır ki..sadece bunu göstermez. Göstermeyi sevmez. O eskiden böyle değildi. Sevgi dolu, cana yakın, konuşkan..duygularını belli etmekten asla çekinmeyen birisiydi."

"Ama artık öyle değil,"diye fısıldadım. Devrim'in şimdi kesinlikle öyle bir insan olmadığını görebiliyordum. Eğer öyleyse bile bunu saklamakta çok iyi iş çıkarıyordu.

"Sana ondan bahsetmek istiyorum Gamze."

"Hayır-lütfen.."diyecek oldum ancak beni susturdu.Ona baktığımda yeniden gözleri dolmuştu. Bakışlarını benden kaçırdı ve aşağıda eğlenen insanlara baktı.

"Eğer bana bunu yapmam için izin verirsen, bana çok büyük bir iyilik yapmış olacaksın. Senden hiçbir şey yapmanı istemiyorum. Sadece beni dinlemeni istiyorum. İstemezsen konuşma bile."

Anlamıyordum. Bu yeni bir oyun muydu? Devrim ile beni yeniden bir araya getirmeye mi çalışıyordu? Eğer öyle yapıyorsa buna bir son vermem lazımdı. Ancak merak galip geldi. Devrim'in eksi halini o kadar çok merak ediyordum ki, kendimi Armağan'ı onaylarken buldum.

Kadının yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.

Ve sonra konuşmaya başladı. Dönme dolabı üçüncü turundaydı. O kadar büyük bir dönme dolabıydı ki, üçüncü tura gelişimize şaşırmıştım. Neyse ki fazladan bilet almıştım. En az beş tur daha inmeyecektik.

Galip de halinden memnun görünüyordu. Ona gülümsedim.

"O akşam evden çıktığımızda nereye gideceğimizi bilmiyorduk," Armağan gülümsedi. "Yine üniversite tatili için eve dönmüştüm."

"Bekle,"diyerek araya girdim. "Bölümün neydi?"

Sessiz bir şekilde, "Tıp." diye fısıldadı. "Doktor olmak istiyordum."

Geçmiş zamanlı bir cümle kuruyordu. "Yani..şu an doktor değilsin öyle mi?"

"Üniversiteyi bıraktım Gamze. Bırakmak zorunda kaldım." Gözlerinde derin bir acı belirdi ancak kısa sürede kendisini toparladı ve yeniden gülümsedi. "Yekta lunaparka gitmek istedi. Beni çok severdi. Üniversiteye gideceğimi öğrendiği zaman çok üzülmüştü ama doktor olacağım için de çok mutluydu. Beni destekliyordu. Bana hayrandı."

"Anlaşılan hala öyle,"diye mırıldandım elimde olmayarak. "Size ayrı bir düşkünlüğü var gibi görünüyor." Çünkü bir tek ablasının yanında kendi iradesini dizginliyordu, onunla konuşuyor, onunla vakit geçiriyordu. Sanki tek zaafı oymuş gibiydi. Armağan'ın adeta üzerine titriyordu.

"Hala beni çok seviyor. Ama eskisi gibi değil. Eskisi gibi bunu göstermiyor. Bazen sanki yokmuşum gibi davranıyor ama biliyorum, elime bir iğne batsa onun canının yanacağını biliyorum."

"Peki böyle olması..." dudağımı ısırdım. "...onun seçimi mi? Yani nasıl desem, bilerek mi kadınları kendisinden uzak tutuyor? Ya da..bu sadece bana özel mi?"

"Ah Gamze. Bunun seninle alakası yok. O genel olarak kadınlarla arasına daima mesafe koyar. Aşık olmayı, evlenmeyi, yuva kurmayı şiddetle reddediyor. Onun kalbinin taştan oluştuğunu düşünebilirsin, bu onun seçimi değil..hayat..hayat bizi bu noktaya getirdi, ama kadınlardan uzak durması tamamen onun seçimi. Hayatında bir kadın istemiyor. Bunu çok denedim. Onun evlenmesini istediğim çok kadın oldu..ama hiçbirini istemedi. Hiçbirisini."

"Beni de istemiyor,"diye fısıldadım.

"Ah. Evet. Ama bunun seninle bir alakası yok. O ona yaklaştırmaya çalıştığım her kadına karşı biraz kaba olmuştur çünkü ne yapmaya çalıştığımı biliyor. Normalde kadınlara karşı kibardır. Sadece potansiyel eş olan adaylara karşı biraz sert o kadar."

"Beni sizinle vakit geçirmemem için uyardı,"diye homurdandım.

"Eminim yapmıştır. Çoğu kadın da onu dinledi. Onun sertliğinden korktular ya da uğraşmak istemediler."

Gülme isteğime engel olamadım. "Şey, onunla ben de uğraşmak istemiyorum."

O da benimle birlikte güldü. "Bugüne değin ona birçok kadın ayarlamaya çalıştım Gamze. Çoğunun iyi birer insan olduğunu düşündüm. Sonra hepsinin para, şöhret ve kesinlikle itibar için Devrim'e yaklaştığını anladığımda çok geçti. Ancak Devrim onları geri püskürtmesini bildi. Ama sen...sen çok farklısın..."

"Nasıl farklı?" demekten kendimi alamadım. Beni kardeşine layık gördüğünde göre, bende neyin farklı olduğunu bilmek istiyordum.

"Karşımızda oturan çocuğa bir bak,"diye fısıldadı ve ikimiz de Galip'e baktık. Çocuk tamamen kendi alemindeydi. Hayranlıkla eğlence alanını izliyordu. Yanakları soğuktan kızarmıştı.

"Ona bir hayat verdin."

"Sadece yardım ettim."diye mırıldandım gözlerimi Galip'ten ayırmayarak.

"Evet. Deniz'i hatırlıyor musun? Kuzenimiz?"

Kaza anında benimle ilgilenen tatlı kadın gözlerimin önüne geldi. "Evet."

"Bana Galip'in çantanı çaldığını ancak senin onu suçlayıp, polise ya da ailesine teslim etmek yerine karnını doyurduğunu söyledi. Ona para bile vermişsin. Sonrasında seni ziyaret etmek istedim. Küçük bir sokak çocuğuna kim bu kadar değer verirdi? Ancak kalbinde derin bir merhamet taşıyan birisi. Seni görmem gerekti."

"Teşekkür ederim,"diye fısıldadım.

"Hayır teşekkür etme. Olduğun kişi için teşekkür etme. Sen çok tatlı bir kadınsın. Çok iyisin. Bunu sana bir kez bakan bir insan bile bilebilir. İkiz kardeşinle olan bağını da gördüm. Tamamen sevgi dolusun Gamze. İnsanları koşulsuz seviyorsun. Sevdiklerine çok değer veriyorsun."

Eğer beni utandırmaya çalışıyorsa bunu kesinlikle başarıyordu.

"Ve beni de seviyorsun çünkü senin içinde herhangi bir insana karşı kötü hisler beslediğini düşünmüyorum."

"Kardeşiniz hariç,"diye şaka yaptım.

Kahkahalarla güldü. "Evet, onu şimdilik bir kenara bırakalım."

Sırıttım.

"Sana niyetimi açıkça anlatmama rağmen beni azarlamadın, ya da çekip gitmedin. Seninle Devrim'i bir arada düşündüğüm her seferinde kalbimin nasıl çarptığını bilemezsin. O kadar.. o kadar güzel olursunuz ki."

"Bundan o kadar da emin değilim."

"Bana güven."

"Sana güvenebilirim ama kardeşin bir ilişki adamı gibi durmuyor Armağan. Bu yaşıma kadar evlenmedim çünkü aşkın acı verici, aptal bir şey olduğunu düşündüm. Erkeklere güvenmedim. Kardeşlerimin mutlu evlilikleriyle ve yeğenlerimle yetinmeyi tercih ettim. Ancak son zamanlarda ailem tarafından sürekli evlilik sebebiyle köşeye sıkıştırılıyorum. Arkadaşlarım, çevrem.. hepsi evli ve kariyer sahibi kadınlar. Artık evlenmem gerektiğini biliyorum çünkü kendi çocuğum olsun istiyorum. Fakat bu adam kesinlikle Devrim gibi birisi olamaz. Bencil birisi de olamaz. Zenginlik meraklısı birisi de olamaz. Vicdansız da olamaz. Hayvanları sevmeyen birisi de olamaz. Ve-"

"Tercihlerin yüzünden bu yaşına kadar evlenemediğini söylüyorsun," diyerek sözümü kesti. "Peki bundan sonra evleneceğini düşündürten şey nedir? Sen hala tercihlerini sıralıyorsun Gamze. İnsanın istediği gibi birisi asla karşısına çıkmaz. Asla. İsteklerimiz, beklentilerimiz olabilir ama biz yeni bir insan yaratmıyoruz ki.. bu tamamen yaratıcıya özgü bir şey. Biz sadece elimizdeki ile yetinmeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Ve sen elindeki ile yetinmeyi değil, seni doyuracak özellikleri olan birisini istiyorsun. Sence bu ne kadar mümkün?"

"Ama kardeşlerim birbirleri için kusursuz eşler buldu."diye açıkladım. "Benim için neden imkansız olsun?"

"Belki öyle. Peki senin için kusursuz olan eş ne zaman gelecek dersin?"

"Bir otuz iki yıl daha gelmeyeceğini düşünüyorum,"derken homurdandım.

"İşte bundan bahsediyorum. Beklentilerin var ve sen bile bu beklentilerinin gerçeküstü olduğunun farkındasın. O yüzden neden sadece işleri olması gerektiği gibi bırakmıyorsun? İlişkiler hakkında bu kadar kontrollü olman sana sadece zaman kaybettiriyor. Seninle evlenecek kişi neden Devrim olmasın?"

Devrim ile evlilik.

Bu benim hayal bile edemeyeceğim bir şeydi, ki kesinlikle hayal etmezdim de.

"Yapma Armağan.. sıradan, basit, dünyanın en çirkin adamı ile bile evlenebilirim. Ama Devrim olmaz."

"Neden?" diye sorarken gücenmiş gibiydi.

"Çünkü kardeşiniz kadınları kendisinden uzaklaştırmaya bu kadar ant içmiş görünüyorsa, evliliğimiz boyunca beni yıpratacaktır. Yıpranacağım bir evlilik yaşamak istemiyorum. Ben bir yuva kurmak istiyorum. Devrim bunu bana veremez."

"Ama verebilir,"diye mırıldandı. "Sadece doğru şekilde sevilmeye ihtiyacı var Gamze. Onu bir tanısan.."

"Onu tanımama izin vermiyor. Benimle vakit geçirmeye bile zor tahammül ediyor. Sanki bir vebalıymışım gibi benden kaçıyor Armağan. Neden kendimi onun için yıpratayım söyler misin?"

Birkaç saniye sessizlik oldu.

Son iki tura girmek üzereydik.

"O gece lunaparka geldik. Pamuk şekeri aldık ve birlikte dönme dolaba bindik. Devrim hep yüksekleri severdi. Ruhu macera için yaşıyordu sanki. Onunla birçok şey yaptık. Üniversite yüzünden uzakta olduğum için suçluluk hissediyordum. Onunla daha fazla vakit geçiremediğim için."

"Ama gün gelecek o da üniversiteye gidecekti."dedim kendime engel olamadan. "Yani bu ayrılık zorunluydu. Sen geldiğinde ve o üniversiteye gittiğinde ne oldu?"

Armağan başını önüne eğdi ve kenetlenmiş ellerini sıktı. "Onun üniversiteye gittiğini göremedim."

Sesi öyle kısık çıkmıştı ki ona doğru eğilmiş olmasam güçlükle duyardım. "Göremedin mi? Nasıl yani? Devrim üniversiteye gitmedi mi?"

"Gitti. Ancak o zaman ben yanında değildim." Başını kaldırdı ve Galip'e baktı. "Lisedeyken bile sevgilisi yoktu. Çünkü çok akıllı, çok mantıklı bir çocuktu. Bir akşam bana günün birinde aşık olup olamayacağını sordu."

Şey, bu Devrim'in soracağı soruya pek benzemiyordu.

"Öyle mi?" derken gülümsüyordum.

Armağan da gülümsedi. "İnanmak senin için zor biliyorum. Ama inan bana onu o zamanlar tanısaydın şu an farklı düşünürdün."

Emin değildim, ama yine de sesimi çıkarmadım. "Peki sen ne dedin ona?"

"Aşık olacağını söyledim. Senin kadar yakışıklı birine aşık olmayacak kız yok dedim. Gençti. Ve benim düşüncelerime hep önem veriyordu. O zamanlar da yakışıklıydı ama şimdi ki gibi değildi elbette. Bana lisedeki kızların ona bakmadığını söyledi."

"Aa-aa," diye güldüm. "Neden bakmıyormuş lisedeki kızlar Devrim Bey'e?" Sesimdeki keyfi engelleyemiyordum. Onun lisedeki kızların kendisine bakmaması yüzünden onuru kırılmış bir şekilde okula gidip geldiğini düşünmek bile komikti.

Armağan kıkırdadı. Emindim. Bu mutlu bir kıkırdamaydı. Tamamen gerçekti.

"Bilmiyorum. Ama onun gururu kırılmasın diye ona lisedeki kızları boşvermesini söyledim. Senin kısmetin, daha güzel, daha akıllıdır eminim dedim. Mutlu olmuş gibiydi. Ben ona ne zaman güzel bir şeyler söylesem çok mutlu olurdu."

"Sana çok düşkünmüş.."diye fısıldadı.

"Evet." Gülümsedi. "Bana günün birinde aşık olacağı kişinin, şu an ne yaptığını sormuştu."

"Bu anlattıklarına nedense inanmak çok zor," diye belirttim. Bir durdum ve şaşkın bir şekilde, "Devrim?" diye söyledim.

Güldü. "Dur, dahası var. Bu konuşmayı yaparken uzanmış gökyüzünü, yıldızları izliyorduk ve geç bir saatti. Ona muhtemelen ona aşık olacak kişinin uyuyor olduğunu söyledim. Bana ne dedi biliyor musun?"

"Tahmin bile edemem."

"O kişinin onu gerçekten sevip sevmeyeceğini merak ediyordu."

"Hiç sevgilisi olmamış biri gibi konuşuyor." diye fısıldadım.

"Belki de. Bana sonra, 'ben ona nasıl aşık olacağım peki abla?' diye sordu. Ona aşık olmanın çok kolay olduğunu söyledim. Bana aşık olduğunu nasıl anlayacağını sordu." Armağan'ın yüzünü yine buruk bir gülümseme sardı. Anlattığı her şey beni sarsıyordu. Hissedebiliyordum bunu.

"O zamanlar ben de küçüktüm. Yani henüz yirmi yaşındaydım, ama ona aşktan bahsedebiliyordum. Ona güzel örnekler vermek istiyordum. İleride kendi yolunu bulabilmesi için."

"Peki ona ne söyledin?"

"Dünmüş gibi hatırlıyorum."

Dönme dolap aşağıya indiğinde ve insanlar ayrılmaya başladığında biz de inmek zorunda kaldığımız için konuşmasını bitiremedi. Görevlilerden birisi Armağan'ı kucaklayıp akülü sandalyesine yerleştirdi. Ben de eğilip Armağan'ın ayaklarını düzeltmek istedim.

"Şimdi nereye gideceğiz Gamze abla? Şuna binelim mi?"

Gösterdiği gondola baktım. "Olmaz genç. Ben oraya binemem, ama seni de tek bindiremem. Ama istersen şuna binebilirsin. Sen binerken biz de Armağan ablanla seni izleriz."

Ona atlı karıncayı gösterdim. Oldukça büyük bir atlı karıncaydı ve Galip'in neşeyle parlayan yüzünü görünce onun bu fikirden hoşlandığını anladım. Birlikte atlı karıncaya doğru ilerlerken Armağan'a baktım.

Yüzünde o her zaman taşıdığı üzücü ifade yoktu. Garip bir şekilde mutlu görünüyordu. Onları bu denli yaşamdan soğutan ne yaşadıklarını merak ediyordum ve bir gün Armağan'ın bana bütün yaşadıklarını anlatmasını umuyordum.

Galip için bir bilet alıp sırayı beklemeye başladığımızda, az ileride kestane pişiren adamın yanına giderek küçük bir torba kestane aldım. Galip'in ağzına bir tane attım ve onu atlı karıncaya yönlendirdim. Armağan ile baş başa kaldığımızda ona da ikram ettim ve sözünü devam ettirmesini bekledim.

Ancak o hiçbir şey söylemeden kestanesini yerken dayanamayıp, "Ona ne söyledin?"diye tekrar ettim.

Gülümsedi ve bana uzun uzun baktı. "Onun insanların kalbine dokunduğunu gördüğün an, kendi kalbine de dokunduğunu anlayacaksın'dedim."

"Güzelmiş gerçekten."diye mırıldandım. İnsan kalabalığı etrafımızdan geçerken sıcak kestanelerimizi yedik. "İnsan aşık olduğunu böyle anlayabiliyor demek.."

"Bana, tek önemli şeyin ben olduğumu söyledi. Eğer o kişi beni, yani ablasını severse bu Yekta için yeterliydi. Eğer o kişi beni onun kadar severse, bana onu sevmese de onunla evleneceğini söylemişti."

İrkildim. Armağan'ın bana, 'sen beni seviyorsun' dediği an aklıma geldi.

"Nereye varmaya çalışıyorsun?" diye sordum.

Mahcup bir gülümseme ile, "Anladığını biliyorum."dedi. "Onunla evlenen kişinin sen olmasını çok istiyorum. Biliyorum henüz yeni tanışmış sayılırız Gamze..ama ben seni tanıdım. Gördüm ve nasıl bir insan olduğunu biliyorum. İşi başından aşkın bir kadın olmana rağmen akşamın bu vaktinde hiç tanımadığın, senden öncesine dair hayatını hiç bilmediğin bir çocuk için buradasın ve onun mutlulu için çabalıyorsun. O kadar iyisin ki, sana az önce anlattıklarımdan Devrim ile ilgili en az benim kadar üzüldüğünü yüzünden okuyabiliyorum. Devrim'in neden şimdi bu halde olduğunu merak ediyorsun...bunu sana ben değil o anlatmalı. Anlatabilmeli. Zor olacak Gamze. İnan bana zor olacak. Kolay olacağını hiç söylemedim. Ama o hayattan bıkmış bir adam..ve onun tekrar hayata döndürülmeye ihtiyacı var. Bunu ise ancak sen yapabilirsin."

Gözünün kenarından akan bir damla yaş olmasa bana çok büyük bir şaka yapıyor sanabilirdim ama hayır söyledikleri şaka değildi. Benden onunla evlenmemi istiyordu. Bu ilişkide -adına ilişki denilebilirse- tek söz sahibinin ben olduğumu sanıyordu. Buna asıl karar verecek kişi Devrim'di. Bunu göremiyor muydu?

"İkna olmadığını görebiliyorum. Onu tanıdıkça ikna olacaksın. İnan bana..seni kendinden uzaklaştırmaya çalıştıkça sen ona yaklaşacaksın."

Gözlerimin iri iri açıldığını hissedebiliyordum. "Yani bana onu zorlamamamı mı söylüyorsun?"

"Onu köşeye sıkıştırmanı, ezip geçmeni, söylediklerini dikkate almamanı söylüyorum. Çünkü sana karşı takındığı tavır senin kişiliğinle alakalı değil, tamamen kendisi ile alakalı."

"Armağan..benden istediğin şeyin mantıklı bir tarafı yok. Sadece kardeşini düşündüğünü görebiliyorum. Bu hikayede benim elde edeceğim hiçbir şey yokmuş gibi görünüyor. Ben bu yaşıma kadar üzülmemek için erkeklerden uzak durdum. Devam eden ilişkilerimi kendim sonlandırdım. Devrim'le böyle bir yola girmeyi ise kesinlikle istemiyorum. Onun kabuğunun kolay kolay kırılacağını zannetmiyorum." Derin bir nefes aldım. "Hatta kabuğunun kırılacağından bile emin değilim."

"Yanılıyorsun Gamze. Bu hikayede eline hiçbir şey değil, pek çok şey geçecek. İnan bana, sevgi dolu, mükemmel adamı ortaya çıkardığın zaman bütün bu zaman boyunca beklediğine ve uğraştığına değecek. Çünkü ben Devrim'in ablasıyım ve onu en iyi ben tanıyorum. İçindeki sevgiyi biliyorum."

"Ama bahsettiğimiz kişi eskiden böyleydi, şimdi öyle değil. Ve ben..ben." Telefonum çalınca sustum. Zaten sözlerimi nasıl devam ettireceğimden de emin değildim.

Şoförün aradığını görünce açtım.

"Selam Nihat. Geldin mi? Atlı karıncanın oradayız, oraya gel."

Telefonu kapattım.

Armağan'a, "Şoförümüz."diye açıkladım.

"Onu neden çağırdın?"

Armağan'ı taşıması içindi ancak bunu ona söylemedim. "Bizi eve götürsün diye. Gece geç saatlerde araba kullanmak ürkütücü. Hep başıma bir şeyler gelebiliyor." Şakacı bir tonla konuşmuştum ama onu ikna edemediğimi görüyordum.

"Benim de bir şoförüm var Gamze. Ancak onu buraya çağırmadım. Aşağıda, arabada bekliyor."

"Ah,"dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.

"Evet. Yanımda bir koruma olmadan da vakit geçirmenin tadını yaşamak istiyorum. Burada, seninle ve şu küçük adamla olmaktan dolayı çok mutluyum."

Gülümsedim.

"Bana bunu en azından düşüneceğini söyle Gamze. Onunla hemen evlen demiyorum sana..onu tanımaya çalış.. onun gerçek benliğini görmek için uğraş.. lütfen."

Hiçbir şey diyemedim. Bu durumda ona ne söyleyebilirdim?

Nihat bizi bulduğunda ona da kestane ikram ettim. Daha sonra hep birlikte bir kez daha dönme dolaba bindik. Bu sefer normal şeylerden konuştuk. Yeteri kadar kardeşinden bahsettiğini anlamış olacak ki başka hiçbir şey söylemedi.

Vakit ilerliyordu.

Galip'in binebileceği bütün aletlere binmesine izin verdim. O mutlu olduğu için ben de mutluydum ve bu gece tamamen onun içindi.

Şoförümüz Nihat işini yaptığını söyleyerek bizden uzakta beklese de ona aldırış etmedim. Kolundan tutup çektim ve onu da dönme dolaba bindirdim. Beni yıllardır tanırdı ve isteğimi kırmadı.

Hep birlikte lunaparkın içindeki bir kafede oturduk ve pasta yedik. Galip halinden o kadar memnun görünüyordu ki dayanamayıp onu kendime çektim ve kolumu omuzuna atarak saçlarını öptüm. Geri çekildiğimde yanaklarının kızardığını fark ettim. Benden çekiniyordu.

Küçücük yüreğinde bana karşı büyüyen derin bir sevgi vardı ve sırf bunun düşüncesi bile dünyayı kucaklamak istememe neden oluyordu.

Galip son bir kez daha dönme dolaba binmek istediğinde onu kıramadım.

Bir bilet daha aldık ve bu sefer Galip ile ben bindik. Yavaş yavaş yükselirken manzaranın tadını çıkararak ceketime sıkı sıkı sarıldım.

"Üşüyor musun Galip?"

"Hayır."

"Ben üşüyorummm!" derken dişlerimi birbirine çarptım. Kahkaha atarak ellerimi yakaladı ve ısıtmak ister gibi küçük elleriyle ellerimi sıvazlamaya başladı. Ah! Ne tatlıydı!

"Gel buraya seni küçük adam!" Kolumu kaldırdım ve onu kendime çekip sıkı sıkı sarıldım.

Aşağıya indiğimizde selam vermek için başımı Armağan'a çevirmiştim ki donup kaldım. Devrim, Armağan'ın yanında durmuş, ifadesiz bir yüzle ablasıyla konuşuyordu. Kaşlarımı çattım. O ne zaman buraya gelmişti? Nasıl gelmişti? Neden gelmişti?

Burada ne işi vardı?

Dönme dolap yükseldi ve onları göremez oldum. Yeniden aşağıya inene kadar sanki asırlar geçmiş gibi geldi ve görevliden dönme dolabı durdurmasını işaret ettim. Dolap durduruldu ve Galip'in elini tutup aletten indim.

Ağır adımlarla onlara yaklaşırken Devrim başını kaldırdı ve göz göze geldik. Üzerinde siyah bir kot pantolon vardı. Aynı zamanda siyah deri ceket giymişti. Altındaki siyah kazak geniş göğsünü sıkı bir şekilde sarıyordu. Bakışları benden yanımdaki Galip'e kaydı.

O sırada Armağan, "Kardeşim beni merak etmiş Gamze."diye konuştu. Sesinde gizli bir keyif vardı. Anlayabiliyordum. "Ve buraya gelmiş."

Tek kaşımı kaldırarak Devrim'e baktım. O da bana baktı ve sonra bakışlarını kaçırdı. Bu gece onu son gördüğümden beri sanki asırlar geçmiş gibiydi. Telefonumu açıp annemle konuşmasına hala inanamıyordum.

"Randevunuz nasıl gidiyor?"

Yeniden ona baktığımda, bana baktığını gördüm. Benimle konuştuğunu fark ettiğimdeyse neden bilmiyorum ama şaşırdım.

"Harikaydı." diye geveledim. Onun gelmesiyle muhteşem randevumuz bozulmuş gibi davranmak beni bir çocuk gibi gösteriyorsa umurumda değildi. Bu adamın varlığı bile benim gerilmeme sebepti. Armağan onunla evlenmemi istiyordu.

En azından onu tanımaya çalışmamı.

Adam çelikten bir duvar örmüştü. Arkasına geçmek için çelik biçer bir kadın olmak gerekiyordu ancak kendimi o kadar güçlü hissetmiyordum. Bu adam beni biçerdi ama biçilmezdi. Bunu onun bana olan bakışlarında görebiliyordum.

"Dönme dolaba bindim Devrim,"diye konuştu Armağan. "Seninle son bindiğimiz zamanı hatırlıyor musun? Hani o akşam-"

"Hatırlamıyorum abla. Uzun zaman önceydi. Artık eve gidelim mi?"

Kaba!

Ablasının sözünü keserken en ufak bir rahatsızlık belirtisi göstermedi. Adımın Gamze olduğuna emin olduğum kadar onun eskileri hatırladığına da emindim ama o hatırlamak istemiyor olmalıydı ki öyle söylemişti.

Armağan sustu ve buruk bir şekilde gülümseyerek bana baktı. "Bu akşam için çok teşekkür ederim Gamze. Çok ama çok eğlendim."

"Ben de çok keyif aldım." Ona gülümsedim ve Devrim'e baktım. "Devrim Bey, beş dakika konuşabilir miyiz?"

Sırtını dikleştirdi ve o ifadesiz, soğuk bakışlarını bana çevirdi. "Konu nedir?"

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "Eğer şöyle gelirseniz-" Elimle biraz uzakta kalan boş alanı işaret ettim. Reddetmesine fırsat vermeden Galip'i, Nihat'ın yanına ittim ve boş alana doğru yürümeye başladım.

Arkama bakıp onun gelip gelmediğini kontrol etmek istemiyordum ama kendime zorlukla engel oluyordum.

Armağan'dan yeteri kadar uzaklaştığımızı düşünerek durdum ve arkamı döndüm. O da benimle birlikte durdu ve bana tepeden bakmaya başladı.

"Konu nedir?" diye bir kez daha sordu. Şimdiden bu konuşmadan sıkılmış gibi görünüyordu.

"Konu ablanız,"diye belirttim. "Burada olmaktan çok mutluydu ve-"

"Bunun benimle ne ilgisi var?" diye sözümü kesti.

"Ablanız bana, eskiden onunla bunun gibi bir lunaparka gittiğinizi ve çok eğlendiğinizi söyledi."

Homurdandı. "Ablamı uyarmama rağmen inatla devam ediyor."

"Neye?" diye sordum.

Gözleri gözlerimi buldu. "Bizi birbirimize yakıştırmış gibi görünüyor Gamze Hanım. Size hakkımda ne anlatıyor? Emin olun ki hepsi geçmişti kalmıştır. Eskiden olduğum kişiyle şu an olduğum kişi birbirinden farklıdır çünkü artık büyüdük!"

"Bana ne kızıyorsunuz?"diye çıkıştım. "Ablanızın anlatacaklarını ben denetleyemem ya!"

"Evet ama onu dinlemeyebilirsiniz. Sizinle bu konuda anlaştığımızı sanıyordum? Ablamla fazla vakit geçirmemenizi tavsiye etmiştim size."

Sinirle iç geçirdim. "Ben çocuk değilim. Kimseden emir almam ve siz de bana emir verecek konumda değilsiniz. Ablanızı seviyorum ve onun kişiliğinden öğrenecek çok şeyim olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden onunla görüşmeyi asla bırakmayacağım."

Bana dik dik bakıyordu. Sanki elinden gelse beni bir kaşık suda boğacakmış gibi. Haklıydı. Armağan'ın bana anlattığı o sevgi dolu çocukla karşımda duran bu soğuk adamın birbirine benzeyen hiçbir tarafı yoktu. O çocuk sevmeye programlanmış, sevdiklerine değer veren bir çocuktu ama karşımda duran adam sevmeyi bile bilmiyordu.

"Sizin için ölüp bittiğim yok,"diye homurdandım. "Birbirimizi tanıyalı ne kadar zaman oldu? Size umutsuzca aşık olduğumu düşündürten aptalca şey nedir?"

İrkildi. "Asla öyle bir şey söylemedim."

"Ah, elbette söylemediniz!" diye alay ettim. "Ama ima ediyorsunuz! Sanki ben küçük bir ergen kızım, duygularımı kontrol edemem, kadının birisi küçük sevgili kardeşini övüyor diye ona aşık olurum? Bu mudur?"

Çenesi kasıldı. Söylemek istediği çok şey vardı, bunu gözlerinde görebiliyordum ama konuşmadı. Bana dik dik bakmaya devam etti. Sinir.

Onun duvarını delmekle işim bitmişti.

"Sizinle tartışmak için buraya çağırmadım sizi. Yalnızca küçük bir isteğim olacak."

Başını eğdi.

"Biz gittikten sonra ablanızla birlikte dönme dolaba binmenizi istiyorum."dedim. Bakışlarımı yüzünden hiç ayırmadım çünkü en ufak bir tepkisini bile kaçırmak istemiyordum.

Hiçbir tepki vermedi.

"Beni duyduğunuzu biliyorum,"diye söylendim. "Ablanız dönme dolaba bindiğinde çok mutlu görünüyordu. Az önce size hatırlatmaya çalıştığı anıyı benimle paylaştı. Ve ben sizin de bunu hatırladığınızdan eminim. O yüzden ona bir iyilik yapın ve o dönme dolaba onunla birlikte bir kez de olsa binin. Yine yüzünüzü asabilir, sanki bundan keyif almıyormuş gibi davranabilir, dünyalar üzerinize yıkılıyormuş gibi orada öylece oturabilirsiniz. Ama bunu yapın ve ablanızı mutlu edin!"

Bir tepki vermesini beklemeden yanından geçip gittim ve onu arkamda bıraktım. Armağan'ın meraklı bakışlarına karşılık gülümsedim ve eğilip onu yanaklarından öptüm. "Görüşürüz Armağan. İyi geceler."

"İyi geceler Gamze."

Doğruldum ve Nihat'a döndüm. "Gidelim Nihat."

Galip'i yanıma çekip kolumu omuzuna koydum ve arkama bakmadan oyun parkından ayrıldım.

Eve gidene kadar, Devrim'in söylediğim şeyi yapmış olmasını diledim. Ben söylediğim için değil, sırf ablasını mutlu etmesini istediği için yapmış olmasını istedim.

Eve geldiğimizde Galip'in üzerini değiştirmesine izin verdim ve sonra birlikte dişlerimizi fırçaladık. Onu yatağına yatırıp üzerini örttüm. Gece lambasını açık bırakarak ışıkları kapatıp odasından çıktım.

Kendi odama geçerken bu akşam yaşadıklarımı düşünmeden edemedim. Kafam o kadar allak bullaktı ki iç geçirdim. Üzerimi değiştirip geceliklerimi giydim. Saçlarımı fırçaladım ve ellerime krem sürüp yatağıma girdim. Gece lambasının aydınlığında telefonumu elime alıp baktığımda iki tane mesajımın olduğunu gördüm. Meraklanarak açtım.

"Ona ne söyledin bilmiyorum ama, siz gittikten sonra birlikte dönme dolaba bindik Gamze."

"İnan bana, bu akşam benim için yaptığın bu küçük şeyi asla unutmayacağım Gamze. Devrim'i buna ikna ettiğin için sana çok teşekkür ederim. Benim için anlamı çok büyük. İyi geceler."

Dayanamayıp gülümsedim. Hem de öyle bir gülümsedim ki, bir süre sonra yanağımın acıdığını fark edip kendimi çimdikledim.

Düşündüğüm kadar duygusuz olmayan bu adam, gerçekten de Armağan'ın dediği kadar değiştirilebilir miydi yoksa?
Daha yeni Daha eski

İletişim Formu