Bazı Günler Öyle Garip Ki

Bazı Günler Öyle Garip Ki

Bugün garip bir ruh haliyle oradan oraya dolaştım. Bu dünyada insana hizmet etmenin gerçekten de ne kadar meşakkatli olduğunu düşündüm. Ama sonunda ölüm geldiğinde kim olduğumuzun, nasıl yaşadığımızın bir önemi olmuyor.

Bazı Günler Öyle Garip Ki

Hayatın Değerini Bilmek

Bugün hastanede bir randevum vardı, otobüs beklerken bir adam yanıma geldi, oturdu ve çekinerek gideceği yerin otobüsünün geçip geçmediğini sordu. Bulunduğum süre boyunca geçmediğini söyledim. Yine çekine çekine okuma yazma bilmediğini, otobüs geldiği zaman anlamadığını söyleyince üzüldüm. Okuma yazma bilmemesi onun ayıbı değildi kesinlikle. Beni üzen şey, o bu kadar çaba harcarken evlatlarının onunla ne kadar ilgilendiğini düşünmek oldu. Adamın ellerinde ağır yükler vardı, boğucu havanın sıcağında alnından terler akıyordu.

Bütün sevgili babalarımız ömürlerinin yarısını neredeyse ağır şartlar altında çalışarak geçiriyor. Bizim için, aileleri için yaptığı fedakarlıklar görmezden gelinemez. Onun o haline bakarken üzülmeden edemedim. Hayat, elbette kolay bir yaşam sunmuyor kimseye, bunun için çok çalışmak gerekiyor ama bazı insanların yaşadıkları hayatları görünce üzülmeden edemiyorum.

Birkaç sene önce okuma yazma seferberliği başlatılmıştı. Türkiye'de okuma yazma bilmeyen kalmaması amaçlanıyordu. Okuma yazma bilmeyen anneler, babalar, anneanneler, babaanneler, dedelerimiz ve daha birçok kişi bu proje sayesinde okuma yazma öğrendi. Üstelik, içlerinde sadece okuma yazma öğrenmekle kalmayıp, okula devam ederek liseyi, üniversiteyi bitirenler de oldu.

Bu proje, okuma yazma bilmeyen birçok insana adeta bir umut oldu, çünkü ne yazık ki ülkemizdeki bazı insanlar okuma yazma bilmeyen insanlarla dalga geçerek onları yanlış adreslere yönlendiriyor, kaç yaşına geldikleri ve hala okuma yazma bilmedikleri konusunda onlarla dalga geçiyordu.

İnternette buna dair birçok haber okuyoruz. Ayrıca okuma yazma bilmeyen her insanın çektiği sıkıntıları da biliyoruz. Bugün tanıdığım o adam da, bir gerçeği daha ortaya çıkardı ki, bu ülkede okuma yazma bilmeyen birçok insan var. Bu bir ayıp değil kesinlikle... Ama onları dışarıya, bilmedikleri yerlere gönderirken evlatlar olarak vicdanımız sızlamıyor mu merak ediyorum?

Çok çok çok üzülerek söylüyorum, babasının ne iş yaptığından bihaber, ya da yaptığı işten utanan birçok genç var. Bunlara rast gelmek imkansız değil. Kendi ailelerinden utanan insanları gördükçe çok öfkeleniyor, çok üzülüyorum. Onlara göre, baba parayı kazansın, onlara harçlık versin de, nasıl zorluklarla çalıştığı onları ilgilendirmesin. Bu o kadar kötü, o kadar canice bir düşünce ki, hayret ediyorum. Çok, ama çok üzülüyorum.

Bir okuma yazma öğretmek nasıl bu kadar zor olabilir ki? Bütün günlerini sosyal medyada harcayarak, türlü türlü saçma şeyler okuyarak geçirdikleri vakitlerini, bir kelime bile okuyamayan ebeveynlerine okuma yazma öğreterek geçirseler, ne olacak? Yorulacaklar mı? Utanacaklar mı? Bıkacaklar mı? Bunları yazmak bile beni üzüyor...

Biliyorum, bazen anneler babalar bu durumu bir gurur meselesi haline getiriyorlar. Ama bir yere gittiklerinde adresi bulmada, otobüsleri seçmede, telefon etmede sorun yaşıyorlar. Onları ikna etmek bize düşüyor. Onlara okuma yazmayı öğretmek siz sevgili evlatlara düşüyor. Onlar siz okuyun diye ne şartlar altında çalışıyor.

Randevu saatimi kaçırmamam gerekiyordu, ama yine de o adamı beklediği otobüse bindirmeden gitmeyeceğime dair kendime söz verdim. Neyse ki ikimizin de arabası aynı anda geldi. Bana teşekkür ederek ağır yükleriyle otobüsüne koştu ve bindi. Yol boyunca bunu düşündüm. Belki bir evladı yoktur, belki de hiç evlenmemiştir... ama eğer bir evladı varsa... Umarım hep sana doğru adresleri, doğru otobüsleri gösteren insanlara denk gelirsin.

Beni çok etkileyen başka bir olay da, hastanede randevu saatimi beklerken tanık olduğum bir olay oldu. Şehir hastanesi oldukça güzel, titizlikle yapılmış büyük bir hastane. Pencerelerinden dışarıyı izlerken aşağı katta bir cenaze nakil aracının kapılarının açık halde beklediğini gördüm. O kadar kötü oldum ki, bir an nefes alamadım.

Birinin öldüğünü, o aracın o kişiyi beklediğini bilmek içimi acıttı. Ölümün gerçekliği insanın nefesini kesiyor. Sonra bir sedye getirildi ve aracın içindeki tabut çıkarılıp hastaneye götürüldü. Çok geçmeden tabut tekrar getirildi ve güç bela kaldırılarak aracın içine koyuldu. Sonra da araç gözlerden kayboldu. İşte bu kadar diye düşündüm, bütün koşturmacalar, bütün o hayat mücadelesi, işte bu kadardı.

Sonra doktorun yanına gittim. Bugün beni çok etkiledi. Belki de ben çok etkilenmeye müsait bir insanım, bilemiyorum, ama hayatın herkese aynı şartları sunmayışını, yaşamları düşündükçe yolları bitirdim. Anne babalarımızın kıymetlerini bilelim. Lütfen, lütfen rica ediyorum sizlerden onların kalplerini kırmayın, onları sevginizden mahrum bırakmayın, onları incitmeyin, onlara vaktinizden ayırın ve onları ne kadar çok sevdiğinizi onlara gösterin.


Ölüm bütün gerçeklerin de üzerinde bir gerçek. Aniden, nasıl olduğunu bile anlamadan onları kaybedebilirsiniz. En azından ben onun ya da onlar için hayırlı bir evlat oldum diyebilin.

Daha yeni Daha eski

İletişim Formu